8 Kasım 2010 Pazartesi

bay bay löv

Orta 1'deydim. o zamanlar şu an ki kadar olmasa dahi yine öküzler gibi zengin olduğumuz için ailem beni istanbul'un en prestijli kolejlerinden birine vermişti(o zaman öyleydi, sonra bizim 7 senelik performansımız ile götüm gibi bi okula dönüştü). bir senelik ingiizce hazırlığın ardından güç bela orta 1'e geçmiştim. daha 13 yaşımda en az mr. and mrs. smith kadar ingilizce konuşabiliyor, brown ailesinin seviyesine de hızla yaklaşıyordum. bi de tıpkı şimdiki gibi hayvanlık derecesinde seksiydim daha 13 yaşında ergenlik dönemine yeni giren bir çocuk olmama rağmen.. yanımda oturan merve isimli arkadaşa hastaydım. bütün günlerim benim bu delice yakışıklılığımı bile gölgede bırakacak kadar güzel olan merve'yi etkilemeye çalışmakla geçiyordu. kendimi kah ulan hayvan gibi serseriyim merve mesajı verme ugruna ingilizce hocasına '' fakk yu menn'' derken, kah müzik dersinde birden kalkıp gözlerimi merve'nin gözlerine dikerek '' okulu asardım dünyayı zükerdim, dalıpta giderdim mervişimin içine'' tarzı cinsel temalı sözlerle ergenlikte benden 1 adım önde sevdiceği de hareketlendirecek şarkılar çığırırken buluyordum. kimi zaman yere kalemimi düşürüp merve'nin götüne bakmaya çalışırken hocaya yakalanıyor, kimi zaman hadi su savaşı yapalım diyerek koca şaşalı merviş'in bembeyaz gömlek, t- shirt ikilisine verip, ''oy memişler memişler vay memişler memişler'' şeklinde sıralardan sıralara atlıyordum. evet evet alenen bir puşttum. ama merve'den de karşılık geliyordu. bu karşılıklı manyak tutku, şehvet, ihtiras rüzgarı bizi nereye savuracaktı? hiç bir soruya cevap istemiyorduk, bu sarhoşluk tüm vücudumuz sarsın bizi lise son'da ki mezuniyet törenimize kadar sürüklesin istiyorduk. hayat ise soğuk bir kış günü, skim sokum bir ingilizce dersinde bize en kalleş oyunlarından birini hazırlıyordu. sağı solu önü arkası sobe olan, saklanmayanın ebesine atlanacağı bir oyun..

Ve evet işte o dersteydik. ''elective'' diye adlandırdığımız klasik geyik ötesi ingilizce derslerimizden biriydi. en öndeki sıranın hemen arkasındaydık. sınıfta yoğun bir uğultu vardı, hoca ''bye bye love '' isimli güzide eseri sınıfımıza öğretmeye, ezberletmeye çalışırken biz de merve ile böyle sıranın önüne kapanmış, mal mal birbirimize bakarak gözlerimizi seviştiriyorduk. sonra o şehvet, o masum okul sırasını nasıl sardı, nasıl ateşe verdiyse birden gudubet karının ''sıtooooppppppppppppppp'' böğürmesiyle ateşimize 5 kamyon su serpilmiş gibi olduk.

hoca:- raul, u stupid!! what are u doing??

raul: nothing, nothing:(

hoca:love is nothing without fucking,ahahaha!!

raul: what???

hoca: goyyuyumda tur at, ahaha!!

Deli gönül bu şok edici diyaloğun sarsıntısını atlatmaya çalışırken, artçılar daha da şiddetli gelmeye başlamıştı. mrs. gudubet, tahtaya kalkıp şarkıyı tek başıma söylememi istedi. hem de merviş'imin beni kor ateşler içinde susuz bırakan gözlerinin içine bakarak. hocam yapma gözün sevem, bak benim bi karizmam bi tarzım var bu okulda, 6 sene daha bu sınıftaki hatunlarla okuyacağım, siz bu hareketinizle sadece merve ile olan bağıma değil tüm ergenlik dönemime ateş açıyorsunuz desem de dinletemedim. belli ki bu kolejdeki senelerim rıfatlar, aliler,mehmetler, lefterler, canlar, fikretlerle geçecekti. bir efsane daha doğmadan ölme tehlikesi ile yüz yüze gelmişti..

Tahtaya kalktım, mrs. gudubet merve'yi de kaldırdı ve bizi el ele tutuşturarak göz göze getirdi. bana ''let's start' diye bağırdı. az sonra olacaklardan sonra bir daha bir kız eli tutma ihtimalimin, ismail yk'nın michael jackson ile düet yapması ihtimalinden düşük olması nedeniyle, merviş'in ellerini iyice kavradım. start ulan start sesini duymamla rezillikte çıtayı bir üst seviyeye taşımam bir oldu..

bay bayyy lövvv, bay bay heppinisss

hello lonlinıss, ayy tink aym gonna kırayyy!!

ne kadar da beni anlatan bir şarkıydı. harbiden tüm mutluluklar artık kaf dağının ardındaydı. sanırım ağlayacaktım. tüm sınıf nihahaha nihahaooo şeklinde gülüp, sanırım rüstem'in geçen edebiyat sınavında potur potur altına sıçışından beri izlediğimiz en komik olay diye fikir birliğine varmıştı. rüstem o olaydan beri erkek lisesinde okuyor, günde 4 kelime konuşuyordu. merve de ellerimi bırakmıştı artık, tam yerine oturacaktı, lan dedim belki bu sefer bi boka benzer, yaradana sığınıp bi daha başladım. sıçışlardan sıçış beğeniyordum..

bey beyy levvv, beyy beyy sivitt karesss

hello emptinıss, ı fiil layk aym ganna dayyy!!

bay bay my love, gudbayyy:(

olmuyordu olmuyordu olmuyordu amua goim!! 5 oktav sese sahip, sular seller gibi ingilizce konuşan, diksiyonu düzgün, sesi ile de fiziği ile de tüm kolejin kalbinde taht kurmuş ben, adeta sıçım sıçım sıçıyor, merve'nin aşk gemisinin kara sularımdan çıkışını büyük bir hüzünle seyrediyordum. mrs. gudubet yüzündeki intikam ve zafer ifadesi ile bana bakarken, arka sıra güzellerimizden gizem, yok la ben artık dayanamıycam kasıklarım ağırdı gülmekten diyerek kendinii sınıf camından attı. artık bu kadarına dayanamıyordum. kalbimin üzerindeki derin sancıyı hissetmemle yere yığılmam bir oldu. 4 gün sonra kendime geldiğimde kendimi rüstem ile aynı sınıfta buldum. 78 hemcinsimizle beraber kültür yuvamızda, bilgi denizinde kulaç atıyorduk. şarkı olayında öyle hırs yapmıştım ki 3 ay içinde michael jackson'ın ''smooth criminal''ını onunla beraber dünyada söyleyebilen tek kişi haline gelecektim. bir enni ar yu oki deyişimle tüm sınıf, bana dönüyor vay be herif süper olmm diyordu artık. ama hepsi de erkekti.. mervişimi bir kez daha görme şansım olursa, ona doğru munvalk yapıp, elimi şeyime götürüp vuuvvv sesiyle kendimi yukarı kaldırıp'' u've bin hit by, u'v benn strak by a sumutt kriminıl'' demeyi defalarca hayal ettim. ama bu gahpe hayat bir kere dahi o şansı bana vermedi. bir kere bile vermedi be, vermedi ulan:(

1 yorum:

  1. ilk yorum bana mı ait bilemiyorum ama abi 10 üzerinden 12 olmuş (Y)...beşiktaşlılık bile yakışıyor bak o derece. bir de real ve kaka sevgin var ki...kısa keseyim aydın havası olsun; takipçiniz abi her daim :)

    YanıtlaSil